20 Ocak 2008 Pazar

Türkçe Üzerine Bir İki Kelime



Eylül 2007'de yazdığım tamamlamamış olduğum bir yazı. Tesadüfen silmek üzereyken buldum. Hemen yayınlayayım:

Türkçe üzerine bir iki kelime. Başlanacak çok yer, söylenecek çok söz var. Biraz paldır küldür bir yazı olacak ama idare edersiniz artık. Bundan bir üç sene kadar önce iş yaşamına yeni başladığım dönemlerde içimden bir ses günlük konuşmalarımızda birşeylerin ters gittiğini söyleyip duruyordu. Bu konu üzerine dikkatimi çoğalttıkça etrafımda sürekli yabancı kelimeler duymaya başladım. Hatta halihazırda kullandığımız bir çok kelimenin yerine doğrudan öylece yabancı dildeki karşılığının telaffuzu ne ise aynen Türkçe kelime olarak kullanıldığını fark ettim. Belki bunun daha önceleri de farkındaydım fakat nedense şu son zamanlarda her kim konuşursa konuşsun karşımdakinin kullandığı yabancı kelimeler kulağımı tırmalar, yırtar parçalar oldu. Artık rahatsızlık verici bir seviyeye ulaştı.

Bunu çarpıklığın üzerine ilk eğildiğimde tabi sadece yanlışlıklara kulak kabartmanın yanısıra bunun çözümü yönündeki yapıtları da araştırmaya başladım. Bu sırada karşıma tesadüfi çıkan bir yapıt saygıdeğer Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun “Bye Bye Türkçe” isimli kitabı oldu. Bu kitabı edinip okumamla beraber rahatsızlığın bende değil Türkçe’nin kullanıcılarında olduğunu anladım. En azından haklı olduğumun güvenilir bir ağızdan ne sebeplerle olduğunu okumak beni rahatlattı diyebilirim. Tabi bu rahatlama kitap bitene kadar. Bizim millet hiç okur mu. Bizim millet hiç nedenini nasılını sorar mı. Malesef yapmıyor işte, yapmıyor. (istisnalar yok değil, ben çoğunluk üzerine konuşuyorum).

Bana anlatılan bir şeyler olduğu zaman eğer karşımdaki kişi herhangi bir yabancı kelime kullanırsa bunun üzerinde çakılı kalıyorum, yahu nasıl kullanır diyorum. Kendi kendime bir karşılığını buluyorum, bak işte şöyle de diyebilirdi diyorum. Yerine şu kelimeyi de kullanabilirdi elbette diyorum. Tabi benim odak kopup gidiyor anlatılan konudan. Kendimi hasta gibi hissediyorum. Aslında hasta olan ben değilim karşımda o şekilde konuşan. Dilimiz hastalanmış. Şimdi diyeceksiniz ki “yahu kardeşim bu kelimeyi de kırk yıldır kullanıyoruz” şimdi mi aklına geldi değiştirmek. Tamam, zaten derdim onlarla değil. Zaten kullandıklarımızın yerine ısrarla anlamsızca kullanılanlarla. Neden yahu, neden? Çok mu zor Türkçe’sini söylemek. Çok mu havalandırıyor seni yabancı dilde söylemek. Çok mu bilgili hissediyorsun kendini öyle söyleyince. Dinleyen etkileniyor ama öyle değil mi. “Vay be adam biliyor da konuşuyor” diyor safım, Cem Yılmaz’ın esprilerindeki gibi...

Aslında olay kullanımın yanlışlığında. Kullanmıyoruz kullanılıyoruz. Artık Kadir Çöpdemir de “buildingten atlamak” diyorsa, ben de kendimi atarım bu “büldingten” o zaman. (Youtube - Biri bana anlatsın reklam 02.09.2007)

Yeni kelime türetme olayı gerçekten herhangi bir kaynaktan yararlanılarak yapılması gereken birşey değil. Önemli olan karşıdakinin anlamadısını sağlamak, anlatabilmek. Yani sadece mantık işi. Nedense bu doğal çevrim işi yapıldığında karşıdaki yabancı kelimesini söyleyerek. Şov artık show yazıyorlar, aynı isimdeki kanal sağolsun millete kendi dilinde zannettirdi kelimeyi......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen tepkinizi Türkçe karakterleri ve yazım kurallarının doğruluğunu gözeterek yazın.